12 Ekim 2016 Çarşamba

2N - NİÇİN / NASIL

Negatif insanlarla aynı ortamda bulunmak radyasyona maruz kalmak gibidir. Kısa süreli düşük dozlara dayanabilirsiniz ancak, sürekli maruz kalmak sizi öldürür.(T. S. ELİOT)
Duygular bulaşıcıdır ve alışkanlık yaratır. Eğer gününüzün büyük bir kısmını negatif duygularla dolu, şikayetçi, memnuniyetsiz, şükürsüz, agresif, nezaketsiz insanlarla geçirirseniz zamanla kendinizi mutlu ve pozitif hissetmekte zorlanmaya başlarsınız. 
Bu yüzden çevrenizdeki mutsuzluk ve şikayet etme alışkanlığı olan kişilerden uzak durmaya çalışın.
Pozitif düşünen ve mutlu hissetmeyi başarabilen insanlarla zaman geçirmeyi artırdığınızda göreceksiniz ki; olumlu düşünmeye, pozitif ve mutlu hissetmeye başlamışsınız bile.
Unutmayın, hayat kısa! Sahip olduğunuz tek şey şu an, bir dakika sonrası bile meçhul, öyleyse; sevmekte, teşekkür etmekte, özür dilemekte, gülmekte cömert olun.
Çevrenizi ve insanları olduğu gibi kabul edin.
Şükredin.
Nimeti değil, nimeti vereni görün
Azla yetinebilmeyi, çokla şimarmamayı öğrenin.
Sahip olmadıklarınıza üzülmeyi bırakıp,
Sahip olduklarınızla mutlu olmayı deneyin.
Ufak şeyleri fark edin; pencereye konan serçeyi, akşam yediğiniz yemeğin ne kadar lezzetli olduğunu, her gün geçtiğiniz yolun kenarındaki çiçeği...
Sevdiğiniz şeyleri yapmak için az da ola kendinize zaman ayırın; spor yapın, güzel müzikler dinleyin, şiir yazın, kitap okuyun...
Her zaman gülümseyin ve nezaket gösterin; dosta, düşmana, insanlara, hayvanlara...
Hedef belirleyin ve kendinizi geliştirin.
İnsanları canlandıran, hayata bağlayan, enerji veren, sevgiyle/muhabbetle dolduran hedeftir; öldüren ise yeis, yani umutsuzluk!
Hiç bir konuda umutsuz olmayın. Umudunu kaybeden insanın, aslında her şeyini kaybetmiş olduğunu hatrınızdan çıkarmayın.
Eğer yaşamak için bir "Niçin?" bulduysanız kendinize, karşınıza çıkacak hemen hemen her "Nasıl?" ile başa çıkabilirsiniz demektir.
Her zaman kendi kutup yıldızınız kendiniz olun. En umutsuz anlarınızda, sorunların, zorlukların içinde kaybolduğunuz da, size yol gösterecek ışığı kendi içinizde bulun.
Kimseden bir şey beklemeyin...
Yaralı bir güvercin gibi değil, bir deniz yıldızı gibi davranın ; kırılan kollarınızı yada yara alan parçalarınızı kendiniz yenileyin; hatta gerektiğinde o parçalarınızdan vazgeçin...
Kimsenin sizin kahramanınız olmasına izin vermeyin. Düştüyseniz kalkın, yaralandıysanız yaralarınızı kendiniz sarın...
İçinize dönün, kalbinizi ve zihninizi yoklayın ve düşünün! Biraz düşününce göreceksiniz ki, hayatınızda sizi mutlu eden bir şeyler mutlaka var. İşte onlar için şükredin ve mutlu olun. Her gün tekrarlayın kendinize "Bugünde doğan güne sağlıkla gözlerimi açtım." diye "Bugünde görebiliyorum, bugünde duyabiliyorum, bugünde sarılabiliyorum sevdiklerime."
Hatalarınızdan ders çıkarın, Orhan Babanın dediği gibi "Hatasız kul olmaz." Hiç bir şeyin sizi umutsuzluğa düşürmesine, yaşam enerjinizi sömürmesine, sizi pes ettirmesine izin vermeyin.
Kendinizi sevin, her şeyinizle sevin, tüm kusurlarınızla, en çekilmez yanlarınızla, en zor zamanlarınızla, dibe vurduğunuzda da, zirveye çıktığınızda...
Kendinizi sevmekten asla vazgeçmeyin.

Kısacası;
Kısa olan ömürde;
Kendinize iyi davranın,
Hedef koyun,
Çalışın,
Başarın,
Mutlu olun,
Mutlu kalın...
O yüzden durmayın, yürüyün! Hava nasıl olursa olsun, siz yürüyün! Sadece güneşli günlerde yürürseniz, hedefe asla ulaşamazsınız.

DÜŞÜNCEMİZ KONUŞMAMIZA, KONUŞMAMIZ DAVRANIŞIMIZA, DAVRANIŞIMIZ KADERİMİZE YANSIR. ÖYLEYSE GÜZEL DÜŞÜNÜP, GÜZEL KONUŞUP, GÜZEL YAŞAYALIM...

 

Güzel bir söz, kökü yerde ama dalları gökte olan tılsımlı bir ağaca benzer; her zaman lezzetli yemişler verir.

Çirkin bir söz, kökü ve dalı olmayan kuru bir ağaca benzer; ne meyve verir, ne gölge verir.