Toplum olarak mutlu olmak konusunda biraz tutuğuz. Toplumsal kodlarımız daha çok arabesk duygulara meyilli.
Belki de bu yüzden bu kadar hazırız mutlu olmak için verilen formülleri ezberlemeye, onu bize getirecek hapları
yutmaya, moda olmuş kolay okunur rengarenk kitapları hızlıca okuyuverip raflarımıza
dizmeye.
Ama olmuyordu, olamıyordu, çünkü çok basit bir şeyi atlıyorduk: Mutluluk ne isterdi gelmek için?
Yaşadığı hayatla bütünüyle
barışık, şen kahkahalı birinin yanında biraz vakit geçirince anlarsınız;
mutluluk duvarlardan ne kadar da uzak.
Mutluluk elastikiyet sever her şeyden
önce;
Değişen koşullarla öyle hemen ağzının tadı kaçmayacak,
Kontrolün dışındaki
olaylar hemen korku veya endişe yaratmayacak,
Zihninin önceliği, yeni durumlara adaptasyon fikirleri
geliştirmek olacak.
Öğrenmeye açık olmak şart
bir kere; ne ailemizin kazandırdığı alışkanlıklar mutlaktır, ne toplumsal
kurallar. Biri baskı kurarken dahi, daha gelişmiş bambaşka bir fikre sahip
olmaktan kıvanç duyup, ona derimiz kadar sahip çıkabiliriz. Bilmek gerekir ki;
hayat, o fikre ancak biz kuvvetle savunduğunuz takdirde yer açacaktır ve
fikrimiz kabul gördükçe mutluluk tüm hücrelerimize yayılacaktır.
Kompleksler,
hırslar ve travmalarla rahat edemez mutluluk; görevimiz onu beklerken
karanlıklarımızı aydınlatmaktır. Her insanın farklı yaratılmış olduğu ve farklı
bir hayatı yaşayacağı, bu yüzden farklı düşüneceği gerçeğiyle kavga etmemeyi
bilmek gerekir. Eksiklik kelimesinin yerine farklılık yerleştirdiğimizde öfkeleri
büyük ölçüde hafifletmiş, eşitliği içimize sindirmiş, mutluluğun da gözüne
girmiş oluruz zaten.
Mutluluğun, insanlar gibi basit fiziksel özelliklerle
kandırılamayacağını ve para zenginlerini değil sevgi zenginlerini tercih
edeceğini en baştan bilmeliyiz. Mutluluk piramidinin insanoğlunun kurguladığı
sosyal statü piramitlerden çok farklı bir dizilimi olacağını öngörmek ve sahip olacağımız özgüvenle değerli bir konuma sahip olmayı hedeflemek akıllıca olur.
En önemlisi
de vicdanı olanlarla rahat eder mutluluk; çünkü başka birinin mutsuzluğu
üzerinde yaşayamaz. Anlamayı reddettiğin sevgilin; fikir ürettiği için susturup
cesaretini kırdığın öğrencin; hakkını yediğin iş arkadaşın; mülkiyetçi bir
sorun yüzünden kalbini kırıp selamı kestiğin komşun; özür dilemediğin dostun;
farklı bir beklentisi olduğu için sövdüğün, dövdüğün, öldürdüğün çocuğun,
kardeşin, eşin, dostun, arkadaşın ya da herhangi bir insan, herhangi bir hayvan, herhangi bir canlı, sen bir gün pişman olsan da mutluluğu senden çok
uzaklara götürmüş olacaktır.
Pişman olmak noktasına ermeden, cümlenin
gelişinden vicdanen rahatsız olabilenleri seçer mutluluk. Bir de vefayı sever;
her ne olursa olsun bir sürü başka sebeple orada olduğunun fark edilmesini
bekler. Sabırla, sevgiyle,
nezaketle, başarıyla, adaletle yaşatılabilir mutluluk.
Mutluluktan öğrenecek çok şeyimiz var, yaşasın mutluluk.