5 Kasım 2016 Cumartesi

HERKESLEŞME!

Çok satan kitaplar, çok gişe yapan filmler,
çok gezilen yerler, çok reyting alan diziler, sezonun trendleri, bu yılın renkleri...
Herkese aynı şeyleri sunarak; aynı şeyleri okutup, aynı seyleri izletip, aynı şeyleri dinleterek beyinleri iğdiş edilmiş, üretmeyen, üretilip önüne konanın sorgusuzca peşinden sürüklenen sürüler meydana getirmek
Ve gütmek...
Sürüden olmayanı, olmak istemeyeni garipsemek, ötekileştirmek ve hatta daha da ileri giderek linç etmeğe çalışmak.
İnsanları herkesleştirip belli katogorilerin içerisine tıkmak; denetimi , yönetimi ve etkilemesi kolay kitleler oluşturmak ve bu adına "herkes" denilen grupları bu şekilde mutlu olduklarına inandırarak istenildiği gibi yönlendirmek. 
Peki herkesin okuduğunu okuyan, herkesin izlediğini izleyen, herkesin dinlediğini dinleyip herkesin bildiğini bilenler;
Herkes gibi konuşmaktan, herkesin düşündüğünü düşünüp, herkesin vardığı yargılara varmaktan kendilerini koruyabilirler mi?
Pek tabii ki hayır! 
Bugün facebook, twetter gibi sosyal ağlardan paylaşılan ve araştırmaya bile gerek duyulmayacak açıklıkta zırvalığa sahip parağrafların, paylaşımların, sloganların peşine hiç düşünmeden takılanlar; üzerinde uzun süre çalışılmış ve planlanmış bu herkesleştirme projesine karşı koyabilirler mi?
Bunun cevabı da: Pek tabii ki hayır!
---------- 0 ----------
Oysa ki; her insan biriciktir!
Her ruh,
Her yaşantı,
Her mutluluk,
Her acı,
....biriciktir.
Oysa ki yazarken, okurken, konuşurken mühim olan çap değil derinliktir. Yani alan değil, anlamdır. Yani okumak için, izlemek için, dinlemek için seçim yaparken kullanılması gereken ölçüt; herkese hitap eden değil, hakikate hizmet edendir.
İşte bu yüzden;
Siz,
Siz olun!
Ayrık otu olun, 
Ama herkes olmayın. 
---------- 0 ----------
Sizi bir adım daha ileri taşıyacak kitabı okuyun, çok satanlar listesinde olanı degil.
Kendinizden bir şeyler bulacağınız filmi izleyin, çok gişe yapmış olanı değil.
Ruhunuza dokunan müzikleri dinleyin, listenin ilk onuna gireni değil.
Beğendiğiniz renkleri seçin, beğenileceğini umduğunuzu rengi değil.
Kendinize yakıştırtığınızı giyin, birilerinin moda yaptığını değil.
Velhâsıl; 
Ne olursanız olun, 
Ama nev-i şahsınıza münhasır olun.

2 Kasım 2016 Çarşamba

OKUMAK

Hayat kısadır ve hayatı uzatmanın tek yolu, 
okumaktır.
Bana göre kafaları farklı çalışan üç düşünce adamı, üç güçlü kalem ve onlara ait beş farklı kitap. Aslında altı olacaktı ama aylardır okuyabilmek için büyük mücadele verdiğim bir tanesi yanlış gelmiş. 
Varsın olsun, bu yanlışlığın da sebeb-i hikmetini zaman anlatacaktır elbet.

"İnsanı insan yapan okuldan sonra edindiği bilgilerdir." diyen Nüvit OSMAY'dan İNSAN MÜHENDİSLİĞİ

"Sahipleneni az diye hakikate hürmet etmekten vaz mı geçeceğiz?" diye soran Dücane CÜNDİOĞLU'ndan HAKİKAT ve HURAFE, DÜŞÜNCE DÜŞLENİR ve bir de KEŞF-İ KADÎM

"İnsanoğlu şahsiyetinin sırlarını, bildiklerine değil anladıklarına borçludur." iddiasında bulunan İsmet ÖZEL'den FAYDASIZ RANDEVU
---------- 0 ----------
Okudukça anladım ki, okumak yazmaktan çok daha zor bir zanaat. Çünkü insanın okuyunca, okumakla kalmayıp bir de okuduğunu anlaması gerekiyor. Yazanla sohbet etmesi, cümlelerde gizlenen anlamları keşfetmesi, o cümleleri yazdıran duyguları hissetmesi, bazen durup düşünmesi, bazen geriye dönüp bakması, bazen de taşları yerli yerine oturtabilmek için sayfalar arasında son sürat koşması gerekiyor. Yani okuduğu süre zarfında hem kitabın müellifiyle hemhal olması, hem de bizâtihi kitabın içinde yaşaması lâzım geliyor.
İşte bu sebepledir ki; günümüzde iyi okurlara, iyi yazarlardan daha ender rastlanıyor. Çünkü okumak, yazmaktan daha öte bir iş, daha zor bir zanaat;
Daha uysal,
Daha uygar,
Daha entelektüel...
Zâten Belhli Celâleddin'in de 25632 beyitten müteşekkil, o büyük eseri Mesnevîsinin girizgâhında:

Herkes kendi anlayışına göre oldu bana yar,
Ama gizli kaldı benim içimdeki tüm esrar. 

demesi özünde buna işaret etmiyor mu? Yani marifetin yazmakta değil, okumakta; anlatmakta değil, anlamakta olduğunu söylemiyor mu?

Yazan anlatır, okuyan ise anlar. 

Herkes kendi zannınca anlar;
Kendi aklınca, kendi hükmünce, kendi bilgisi nisbetinde...
Bu yüzdendir ki yazanlar da, anlatanlar da, bulanlar da tarih boyunca asla anlatamamaktan yakınmamışlar; hep anlaşılamamaktan yakınmış, hep anlaşılamamaktan muzdarip olmuşlardır.

Her meclis de geldim ben ah-u zara,
Eş oldum bedbahta ve bahtiyara,
Her kim sandı ki bana oldu yar,
Lakin aramadı bende ne sır var?
Pişkinin halinden ah anlar mı ham?
Söz kısa gerektir imdi,
Vesselam..


31 Ekim 2016 Pazartesi

ZAMAN

Ah zaman!
Hem dost, hem düşman.
Hem mazlum, hem zalim.
Akdıkça köpüren nehir,
Yiğide ayak bağı, 
Namerde at meydanı.
Nefrete dost 
Ve tuzak sevdaya.
İyi ile kötünün, 
İyilik ile kötülüğün yolunu ayırıcı bazen 
Ve bazen rahmette zahmet, zahmette rahmet yumağı... 
Hayırda şer, şerde hayır gizleyen sır...

Ah zaman!
Zaman bir çizgi... 
Sonu yok, başıda olmadığı gibi... 
Herkese bölüştürüldü bir parçası ezel gününde, can meclisinde; 
Acıdan ve sevinçten nakış çizelim, desen işleyelim diye üstüne....
Rengi hiç olmadı bu yüzden, 
Tezgahta hiç dokunmadı...
Takvimlerden eledik onu, ad koyduk, sınır çizdik...
Dilim dilim eyledik, 
Civan iken kemale erdik onunla;çocuktuk, bahara girdik...
Onu ışık ile ölçenlerin ömürleri güneş ile birlikte gömüldü karanlığa, 
Kum ile tartanların ömürleri kumlar gibi aktı şişelerden.
Şimdi zaman; 
Saatlerde bir tik...tak... 
Ve takvimlerde bir yaprak...
Bize hatırlatıyor durmadan:
Uyan ey!.. 
Eksiliyor saatler, günler, haftalar, aylar...

     "Geçen hod geçti gitti, geleceği neylersin
     Her nefesin neş'esin; bu demle, bu andan sor"
Zamanı durduramazsınız!
Ama anlam katabilir, değerli kılabilirsiniz.
Böylece anı ölümsüzleştirebilir, yaşamın tam orta yerine heykelinizi dikebilirsiniz
O yüzden zaman sizi harcamadan, siz zamanı harcayın!
Değerli şeyler karşılığında...

GÜNAYDIN!...

Ne kadar umutsuz ya da mutsuz olduğunu düşünse de insan,
Yine de vazgeçemez hayattan!
Düşüp kalksa da, tökezlese de bazen
Onu yaşama bağlayan iki şeyden biri hep vardır;
Biri mutlu olmak,
Bir diğeri umutlu olmak.
--- 0 ---
Ve uyanmak!
Buğday sarısı bir güneşle;
Yeni bir güne.
Dostluğa, barışa, sevdaya,
Tazecik umutlara.
Ne gam, ne keder...
Küçük bir tebessüm,
Bir fincan kahve...
Şöyle gerine gerine günaydın demek,
Dostluğa
Barışa,
Umuda,
Aşka,
Yeni bir güne daha 
Merhaba :)
 GÜNAYDIN!