Nefes aldığım her günün;
Paha biçilemez bir hediye
Ve zatıma bahşedilmiş büyük bir nimet olduğunu idrak ederek.
Gelecek kaygısıyla anı berbat etmeyip,
Hayatın akışında kalarak.
Harekette bereket olduğuna inanıp,
Çalışmaktan ve üretmekten korkmayarak.
Balkona konan kuşlara kızmak yerine,
Bir avuç bulgur atarak.
Evin dağılmasından şikayet etmeyip,
Dağıtanların varlığıyla mutlu olarak.
Yaptığım her işe sevgimi katarak.
Gördüğüm her yüze tebessümle bakarak.
Cümle mevcudata şefkat ve merhamet duyarak.
İyiliğin,
Doğruluğun,
Letafetin ve zarafetin peşinden koşarak...
Kendim olarak,
Ve kendime değer vererek yaşıyorum.
O yüzden;
Evimde misafir odası yok.
Evin her yerinde bizatihi ben yaşıyorum.
Misafir için ayırdığım yemek takımlarım,
çatal kaşık setlerim de yok.
Her şeyin en iyilerini kendim için kullanıyorum.
Biri evime geldiğinde evim dağınıksa
panik yapmıyorum.
Çünkü kapımı evimi görmeye değil, beni
görmeye gelenlere açıyorum.
Etrafı dağıttı diye kimseye öfkelenmiyorum,
Hatta bazen onlara eşlik edip, ben de dağıtıyorum,
Hiç bir ev işi benim için “anneee”
diye seslenen çocuğumdan daha önemli olmuyor
Ben sohbet
ederken araya girip fikrini söyleyen çocuğuma kızmıyorum
Hiçbir şeyi mutluluktan ve huzurdan daha
fazla önemsemiyorum
Bu yüzden insanların ne düşündükleriyle
ve ne söyledikleriyle ilgilenmiyorum.
İlgilenenleri de hayatıma dâhil etmiyorum.
Kurallarımı ve sınırlarımı belirlerken yalnızca Allah'ın emir ve yasaklarını düşünüyorum.
Benim eşyalara hizmet için değil de eşyaların bana hizmet için yaratıldığına,
Kefenin cebinin olmadığına,
Ve hiçbir maddi varlığın sonsuza kadar benle kalmayacağına inanıyorum...
Bu yüzden tüm bunlar için ne kendimi, ne de sevdiklerimi sıkıntıya sokmuyorum.
Hala hayattayken
Ve sevdiklerim hala yanımdayken,
Yeniden kazanamayacağım tek şeyin zaman olduğunun,
Geri getiremeyeceğim tek şeyin ölen olduğunun,
Ve nihayet bulduğunda ömrümüz,
Verilecek çetin bir hesap olduğunun
Bilincinde yaşıyorum.