Zira dilin edepli olması, nefsin de edepli(güzel ahlaklı) olması demektir.
Şöyle bir bakınca çocuklara, gençlere, televizyon ekranlarına, sinema perdelerine, sohbet masalarına, kimi kitaplara, kimi şarkılara, kimi şiirlere... anlıyor ki insan, çağımızın en değerli yitiğidir: Edep!
Haddini bilmek, zarafet, nezaket, terbiye, hicap, utanma... gibi edep bahisleri ise neredeyse kaybolmuş.
"İnsanın edebi altınından hayırlıdır" veya "Edep insanın ziynetidir" sözleri unutulmuş/unutturulmuş ve maalesef hafızalarımızdan silinmeye yüz tutmuş.
Önce;
"Edep Ya Hu!.."
Sonra;
"Edep bir tâc imiş nûr-ı Hudâ'dan
Giy ol tacı emîn ol her belâdan."
Eskiden; güzellik Allah'ın lütfu, nurun yansıması olarak görülür; edep ise kişinin gönül aynası bilinirdi.
O yüzden ki: Ey gönül! Sen sen ol da kimsenin gönlünü yıkma. Dikenin ucuna çıkta, edep çizgisinden çıkma! denilirdi.
"Ehl-i diller arasında aradım kıldım talep
Her hüner makbul imiş, illa edep, illa edep!"
Edebini yitirmiş bir insan, toplum bünyesinde ki en tehlikeli virüstür.