Sıcak bir fincanı cam bir masadan kaldırırsınız
ve 20 dakika fincanın masada bıraktığı buğunun geçmesini izlersiniz. Peki neler
düşünürsünüz o sahneyi izlerken? Muhtemelen hayatı...
İşte o buğunun kaybolmasını izlemek gibi
bir şey Tarkovski'nin Ayna'sını izlemek,
Ve aynada kendin ile yüzleşmek!
Hele ki fonda Bach'in ölümsüz
eserlerinden biri çalarken...
Tarkovski klişe tabiriyle tam bir
"Sanat Eseri" diyebileceğimiz bu filminin gösterime girebilmesi için zamanında epey bir mücadele vermiş. Bugün ise; çekimlerinin bitmesinden bir yılı aşkın
bir süre sonra ancak izleyicilerle buluşan film herkesin
benimseyemeyeceği, sahiplenemeyeceği, kendine özgü bir hayran kitlesine sahip.
Peki Zerkalo'nun gösterimine izin
verilmemesinin nedeni ne olabilirdi?
Neden; zamanın
sinema otoriteleri tarafından senaryosunun karışık, alışılmadık, yavaş ve
anlaşılmaz bulunması!
Çünkü hiçbir sanat eseri, hiçbir
buluş, hiçbir yapıt da, ortaya çıktığı çağda anlaşılmış ve değer görmüş değildir. Tıpkı Zerkalo gibi...
----------0----------
“Nitekim gösterime girmesine izin
verilen Zerkalo’nun Moskova’da galası olur ve film sonrası Tarkovsky filmle
ilgili soru yağmuruna tutulur.
Eleştirmenlerin filmi tartışması o kadar
uzar ki bir ara temizlik görevlisi kadın salona girerek oradakilere salonu
temizleyeceğini ve işlerinin ne zaman biteceğini sorar. İçerdeki eleştirmenlerden
bazıları kadına:
- “Burada çok karmaşık ve anlaşılması zor bir filmi
tartışıyoruz, ne zaman biteceği belli olmaz.” gibilerinden bazı şeyler
söylerler.
Bunun üzerine temizlikçi kadın:
- “Bunda bu kadar anlaşılmayacak
ne var ki?” diye sorar.
Şaşkın bir şekilde kadına filmden ne
anladığını soran eleştirmenlere temizlikçi kadının verdiği cevap ise şu olur:
- “Sevdiklerinin ve onu sevenlerin hakkını asla
ödeyemeyeceğini düşünen bir adamı ve onun; onları yeterince sevemediğini
düşündüğü için vicdan azabı ve acı içinde kıvranan ruhunu anlatıyor” der.
Bunun üzerine orada bulunan ve Rusya’nın
yönetmen ve eleştirmen olarak önemli sinema adamları Tarkovsky’ye bakarlar.
Tarkovsky:
- “Bu sözlere
ekleyecek başka hiçbir şeyim yok” diyerek konuşmayı bitirir.
----------0----------
Gerçek sanat; anlaşılmak için ne entelektüel
bir birikim, ne bilgi, nede bir ön hazırlık talep etmez. Talep ettiği iki şey
vardır; o da anlamaya açık bir akıl ve görmeye hazır bir gönül…
Bir filmin; bir hastalık, bir cinayet, bir
arkadaşlık, savaş ve barış gibi somut olayları anlatması elbette ki kolay
değildir ama vicdan azabı, sevgi, aşk, iman ve ruhsal olarak acı çekme gibi
soyut kavramları perdeye yansıtabilmek; işte bu bambaşka bir meseledir.
“Mühürlenmiş Zaman”
adlı kitabında Tarkovski filmini şu cümleler ile açıklar:
- ” Kendisi için değerli olan insanların
hakkını ödeyemeyeceğini, kendisine gösterilen sevgiyi ve verilen onca şeyi
hiçbir zaman gereğince karşılayamayacağını düşünen bir insanın çektiği acıları
anlatmak istiyordum. Bu insan, onları yeterince sevmediğine inanıyor ve bu,
onun için gerçekten acı veren katlanılması zor bir düşünce”
Çocukluğun o masum umutları,
beklentileri ve sonrasında gelen acı dolu bir hayatın bir şiir gibi aktarılması
Ayna filmini benzersiz kılan özelliklerden birisidir sadece. İnsanı insan yapan
tüm unsurların; anıların, rüyaların, umutların, hayallerin… organik bir
bütünlük oluşturduğu filme, Tarkovsky’nin babası olan ünlü Rus şair Arseni
Tarkovsky’de kendi seslendirdiği şiirleriyle ayrı bir ruh katar.
Ağırdır ayna,
Evet zordur!
Ama bu ağırlığa ve zorluğa rağmen
Kendi yüzümüze çekinmeden bakmaya çağırır bizi...
Bizde bakmak isteriz kendimize o aynadan;
Ne gösterecek bize,
Nasıl göreceğiz diye kendi gerçekliğimizi...
Yazacak daha çok şey var aslında ama ben
yazmayayım, SİZ İZLEYİN!..