22 Nisan 2016 Cuma

SEVEN YEARS IN TİBET - TİBET DE YEDİ YIL

Eğer bir sorun çözülebiliyorsa kaygılanmaya gerek yoktur. Eğer çözülemiyorsa, kaygılanmanın bir faydası yoktur.

Gerçek bir yaşam hikayesi.

Hikayeyi Avusturyalı bir dağcı olan Heinrich HARRER'in, kendi yaşamını anlattığı kitabından yola çıkarak perdeye aktarmış, yönetmen Jean Jacques Annaud.

Peki 1997 yapımı olan bu film, bunca yıl aradan sonra neden hala aklımızda?

"Bütün varlıklar ölüm ve tehlike karşısında titrer.
Hayat her şeyden kıymetlidir."

"Bir kişi bunun farkına vardığında öldürmez ya da ölüme sebebiyet vermez.
Anlamalısınız, bu sözler her Tibetlinin kalbine yerleşmiştir.
İşte bu yüzden barışçıl insanlarız ve temelde şiddeti reddediyoruz.
Bunu bizim en büyük gücümüz olarak algılamanızı rica ediyorum,
Zayıflığımız olarak değil."
Filmin hafızalarda bu kadar yer etmesini sağlayan en büyük özelliği; insan kişiliğinin geçirebileceği değişimin, ya da bir nevi kişiliğin terbiye edilişinin güzel bir örneğini bize sunuyor olması ve aynı zaman da bunun mümkün olduğunu da somutlaştırıp, ispatlaması.

"Siz hayatınızın her aşamasında zirveye tırmanmayı başaran insana saygı duyuyorsunuz.
Ama biz kendi egolarını terk edebilen,
Ve hayatının her safhasında kendini yükseltebilen insana saygı duyarız.
Çoğu Tibet’li sizin saygı duyduğunuz bu insana, kendi hayatını emanet etmez."

-----0-----

1939 sonbaharında, ünlü Avusturyalı dağcı Heinrich Harrer ve arkadaşı Peter Aufschnaiter, Himalayalar’ın en yüksek tepelerinden birisi olan Nanga Parbat’a tırmanmak üzere yola koyulurlar. Ancak, elverişsiz hava şartları ve çığ tehlikesi onları engeller. Dağcılar kamp yerlerine dönerken, İngiliz askerleri tarafından yakalanıp bir esir kampına götürülürler. Başarısızlıkla sonuçlanan birçok kaçma girişiminin ardından, Harrer ve Peter en sonunda Hindistan’ın dağlarından geçip Tibet’e kaçmayı başarır. Zorluklarla göğüs göğüse mücadele ettikten sonra bu iki adam kutsal şehir Lhasa’ya varır. Lhasa halkı ilk önce Harrer ve arkadaşını yabancı oldukları için yadırgasa da kısa sürede onları aralarına kabul eder. Bu arada, Harrer, 11 yaşındaki dini lider Dalai Lama’nın dikkatini çeker. Aralarında bir dostluk başlar ve Harrer, Dalai Lama’ya İngilizce ve coğrafya öğretip Batı’yı anlatır. Harrer, Tibet’te yedi yıl sürecek macerası sırasında büyük bir politik çalkalanmanın yanında genç Dalai Lama’nın arkadaşlığına ve ruhsal aydınlığına da şahit olur.

"Kültürüne ihanet eden biri, gelenekleri hakkında öğüt vermemeli.
Ölmeni istediğim zamanlar oldu; ama utancın işkencen,
İşkencen de senin hayatın olacak.
Uzun sürmesini dilerim."


İyi seyirler :)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder