Doğru konuşmak iki kişi ister; doğru söyleyen, doğru dinleyen.
Konuşmaya başlarsınız.
Kendi kalbinizle baş başa kalamayacak hale geldiğinizde,
Dudaklarınızda yaşarsınız.
Artık ses, bir eğlence ve uğraştan ibarettir.
Konuştuklarınızın çoğunda,
Düşünce tamâmen veya kısmen katledilir.
Zîra düşünce,
Göklerin bir kuşudur.
Kelimelerin kafesinde kanatlarını açabilir,
Ama uçamaz...
Aramızda öyleleri vardır ki,
Yalnız kalma korkusuyla laf ebesi ahbaplar arar.
Yalnızlığın sessizligi kendilerini,
Bütün çıplaklığıyla kendi gözlerinin önüne serdiğinde,
Kaçmak isterler!
Öyleleri vardır ki konuşurlarken,
Bilmeden ve farkına varmadan ,
Kendilerininde anlamadığı hakikatleri dile getirler.
Ve öyleleri vardır ki ,
Hakikatleri içlerinde taşırlar ama
Onu sözcüklere dökmeden anlatırlar.
İşte ruh, böylelerinin bağrında ahenkli bir sessizlik içinde yaşar.
Bir dostunuza rastladığınız zaman,
Bırakın içinizdeki ruh dudaklarınızı kımıldatsın
Ve yönlendirsin dilinizi.
Bırakın sesinizin içindeki ses,
Dostunuzun kulağının içindeki kulağa konuşsun.
Zîrâ dostunuzun ruhu,
Rengi ve kadehi unutulup gitse bile
Lezzeti hatırlanan şarap gibi,
Kalbinizin hakîkatini koruyacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder