11 Mart 2017 Cumartesi

TOPLUM MÜHENDİSLİĞİ VE MEDYA

Toplumun en küçük yapıtaşı bireydir. Bu nedenle bir toplumun kalitesi, o toplumu oluşturan bireylerin kalitesi ile doğru orantılıdır. 
"Siz kendi benliklerinizde olanı değiştirmedikçe, Allah da toplumunuzu değiştirmez." Rad Sûresi 11.Ayet
Burada önemli bir sosyolojik kanuna da atıfta bulunan ayet; değer odaklı bir toplum arzuluyorsak, arzuladığımız değerleri önce kendi merkezimize koymamız gerektiğini vurgular.
Bugün;
•Durduğumuz yer ile durmamız gereken yer arasındaki uçurum gün geçtikçe derinleşmektedir.
•İnançlarımızı içselleştirecek, gerçekleştirecek ve güçlendirecek aşkımız ve irademiz her geçen gün biraz daha yok olmaktadır.
•Sahip olduğumuz bilgi, birikim ve bilinç ne yapmamız gerektiğini bulmamıza yetsede, nasıl yapmamız gerektiğini bilmemize yetmemektedir.
Bu bağlamda müslüman yeryüzünde "Gücün sözüne" karşı, "Sözün gücünü" tesisle mükelleftir. İslamın vizyonu kişilerin değil, ilkelerin liderliğidir. Bugün yoğun bir şekilde maruz bırakıldığımız yerel ve küresel toplum mühendisliğinin zihin biçimlendirme operasyonlarından kendimizi muhafaza etmemiz, çıkar ve propaganda savaşlarının tam ortasında kaldığımız şu dönem kültürümüze, inançlarımıza, değerlerimize ve hepsinden daha öte "BİRBİRİMİZE" kuvvetle sahip çıkmamız gerekmektedir.
Unutulmamalıdır ki; toplum mühendisliği denilen ve insanları belirlenen alanlara çekerek hedefleri doğrultusunda dönüştürmeyi  gaye edinen bu sosyolojik şekillendiriciler, toplumun genetiği ile oynayıp derin hasarlar açmakta mahir oldukları kadar, toplumu kutuplaştırıp zayıflatmak ve kolay yutulabilir hale getirmek konusunda da bir o kadar mahirdir.
Televizyon, internet, gazete, dergi gibi her türlü medya aracının bu canavarlar tarafından yoğun bir şekilde kullanılan unsurlar olduğu akıldan çıkarılmamalıdır. 
Medya araçları eliyle bugün; nerede evleneceğimizden kaç çocuk yapacağımıza, ne yiyeceğimizden ne giyeceğimize, hangi kitapları okuyup nerede gezeceğimize kadar mahrem yahut namahrem tüm alanlarımıza girilmekte ve müdahalede edilmektedır.
Tüm alanlarda uğradığımız erezyon değerli yönlerimizi bir bir almış götürmüş, atalarımızın dişiyle, tırnağıyla, kanıyla, canıyla kazanarak süreğenleştirip bıraktıgı kültürel miras yozlastırılıp tahrip edilerek şahsi çıkar ve hesap masalarında harcanır olmuştur. Toplum içinde kutuplaşan kesimlerin her biri, tarihinin bir kısmına düşman edilmiş, din algısı ise neredeyse tamamen değiştirilerek bir hayat nizamı olmaktan çıkarılıp, adeta kişisel bir arınma meselesine indirgenmiştir. Dine teslim olmak yerine dini teslim almaya dayalı bir dindarlık anlayışıyla din, kurucu ve yapıcı bir özne olmaktan çıkartılarak kapitalist düzenin sağanağı altındaki mevcut işleyişe ahlaki bir vasıf kazandıracak nesne durumuna getirilmiştir.
Kurtuluş için değişen dünyanın medya aracılığıyla dayattığı dünyevileşme ve bunun doğal sonucu olarak ortaya çıkan güç zehirlenmesinden kendimizi korumamız ve tasavvurumuzu, aklımızı ve şahsiyetimizi yeniden manevi değerlerin harcıyla inşa etmemiz gerekmektedir.
İdeolojik ve politik mülahazalarla çıkar mülahazalarının bulanık, korku ve hırs dolu ikliminden çıkmamız gerekmektedir. Zira ne insan, ne de toplum bulanık, korku ve hırs dolu bir ortamda tam olarak ne yapmasi gerektiğini kestiremez. Kestirsede uygulayamaz. Uygulasada başarılı olamaz.