Durmadan savaştık!..
Ve savaşı kazandığımızı sandık..
Uzaklaştık!..
Uzaklaştıkça biraz daha sona yaklaştık..
Doğaya hükmedilebileceği sanrısıyla sayıklayanlar,
Doğaya karşı açılan bir savaşın kazanılabileceğine inananlar,
İnsanı, doğanın üstünde bir güç addedip kanan ve kandıranlar...
Doğaya karşı verdikleri çetin mücadeleyi kazandılar!
Karış karış katlettiler; içinde dünümüz, bugünümüz, yarınımızla birlikte.
Metre metre yok ettiler; vicdanımızla, merhametimizle, insanlığımızla birlikte.
Onlar kazandılar,
Biz hepimiz kaybettik; kendimizle birlikte..
Oysa doğanın kadim felsefesiydi; her ölenin yerine yenisi doğar, her gidenin yerine yenisi gelir, boşalan her yer başka bir şeyle doldurulurdu.
Doğayı öldürenler ve kapitalizmi doğuranlar, işte bunu çok iyi biliyordu.
Evet;
Doğadan kopan insan kendinden de kopmuştu ve kapitalizmle birlikte bir de benmerkezcilik doğmuştu. Artık kibirli, şimarık, başkasına yaşam hakkı vermeyen, yalnızca kendini düşünen koca bir tüketim ordusuyduk.
Her şeyin, tüm evrenin bize hizmet etmek için varolduğuna ve üzerlerinde hiçbir sınır tanımayan hakka sahip olduğumuza inanıyorduk.
Yalnızlaşıyorduk,
Yalnızca kendimiz için yaşıyorduk.
Oysa doğada birlik vardı;
Otlar, ağaçlar, çiçekler...
Kuşlar, balıklar, böcekler...
Hep birlikte yaşıyorlardı,
Birbirleri için yaşıyorlardı.
Beyaz adam gitmeden önce, bir Afrika Felsefesi vardı;
Adı Ubuntu'ydu:
"Ben, ben olduğum için sen, sensin.
Biz, biz olduğumuz zaman ben, ben olurum."
Beni ben yapan sensin ve seni sen yapan benim. Çünkü hiç kimse dünyaya mükemmel olarak gelmez.
Ve savaşı kazandığımızı sandık..
Uzaklaştık!..
Uzaklaştıkça biraz daha sona yaklaştık..
Doğaya hükmedilebileceği sanrısıyla sayıklayanlar,
Doğaya karşı açılan bir savaşın kazanılabileceğine inananlar,
İnsanı, doğanın üstünde bir güç addedip kanan ve kandıranlar...
Doğaya karşı verdikleri çetin mücadeleyi kazandılar!
Karış karış katlettiler; içinde dünümüz, bugünümüz, yarınımızla birlikte.
Metre metre yok ettiler; vicdanımızla, merhametimizle, insanlığımızla birlikte.
Onlar kazandılar,
Biz hepimiz kaybettik; kendimizle birlikte..
Oysa doğanın kadim felsefesiydi; her ölenin yerine yenisi doğar, her gidenin yerine yenisi gelir, boşalan her yer başka bir şeyle doldurulurdu.
Doğayı öldürenler ve kapitalizmi doğuranlar, işte bunu çok iyi biliyordu.
Evet;
Doğadan kopan insan kendinden de kopmuştu ve kapitalizmle birlikte bir de benmerkezcilik doğmuştu. Artık kibirli, şimarık, başkasına yaşam hakkı vermeyen, yalnızca kendini düşünen koca bir tüketim ordusuyduk.
Her şeyin, tüm evrenin bize hizmet etmek için varolduğuna ve üzerlerinde hiçbir sınır tanımayan hakka sahip olduğumuza inanıyorduk.
Yalnızlaşıyorduk,
Yalnızca kendimiz için yaşıyorduk.
Oysa doğada birlik vardı;
Otlar, ağaçlar, çiçekler...
Kuşlar, balıklar, böcekler...
Hep birlikte yaşıyorlardı,
Birbirleri için yaşıyorlardı.
Beyaz adam gitmeden önce, bir Afrika Felsefesi vardı;
Adı Ubuntu'ydu:
"Ben, ben olduğum için sen, sensin.
Biz, biz olduğumuz zaman ben, ben olurum."
Beni ben yapan sensin ve seni sen yapan benim. Çünkü hiç kimse dünyaya mükemmel olarak gelmez.
Doğada hiçbir şey kendisi için yaşamaz;
Nehirler kendi suyunu içemez,
Ağaçlar kendi meyvelerini yiyemez,
Güneş kendisi için ısıtmaz,
Ay kendisi için parlamaz,
Çiçekler kendileri için kokmaz,
Toprak kendisi için doğurmaz,
Rüzgar kendisi için esmez,
Bulutlar kendi yağmurlarından ıslanmaz,
Bulutlar kendi yağmurlarından ıslanmaz,
...
Doğanın Anayasasında ilk madde şudur:
"Her şey birbiri için yaşar."