1 Aralık 2016 Perşembe

BİLDİKLERİMİZİN SIRRI YOKTUR, AMA ANLADIKLARIMIZ SIRLARLA DOLUDUR; BİZİ ANLATAN SIRLARLA...

"İnsanoğlu şahsiyetinin sırrını bildiklerine değil, anladıklarına borçludur."
 
Bildiklerimiz bir çok şeyle ilintilidir; okuduklarımızla, dinlediklerimizle, gördüklerimizle... Lakin anladıklarımızın ilintili olduğu tek şey: Biz/İZ!..

Anladıklarımız bizi tüm diğer insanlardan ayıran, bizi biz yapan karakter İZ/lerimiz. Ne olduğumuzun, ne olmadığımızın, kim olduğumuzun, kim olmadığımızın, şahsiyetimizin, zihniyetimizin, kabiliyetimizin, karakterimizin, kişiliğimizin pazara çıktığı tezgahımız.

İşte bu nedenledir ki bana göre insanın öncelikle bildiklerinin değil, anladıklarının hesabını tutması; bildikleriyle değil, anladıklarıyla kendini yorumlaması gerekir.

Kişi anladıklarında anlatının değil, kendinin İZ/ini sürmelidir.
Kişi söylediklerinden ve yaptıklarından sorumludur. Muhataplarının anladığından değil.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder