Ayrılık
masanın üstündeydi; kahve bardağınla limonatamın arasında,
onu
oraya sen koydun!
(Ayrılık) bir
taş kuyunun dibindeki suydu, bakıyorum
eğilip..
Bir
koca kişi gülümsüyor bir buluta, belli belirsiz
sesleniyorum:
Seni
yitirmiş gibi dönüyor sesimin yankıları.
Ayrılık
masanın üstündeydi; cigara paketinde
gözlüklü
garson getirdi onu ama, sen ısmarladın.
(Ayrılık) kıvrılan
bir dumandı gözlerinin içinde senin,
cigaranın ucunda senin
ve
hoşçakal demeğe hazır olan avucunda..
Ayrılık
masanın üstünde dirseğini dayadığın yerdeydi,
aklından
geçenlerdeydi ayrılık,
benden
gizlediklerinde,
gizleyemediklerinde,
ayrılık
rahatlığındaydı senin,
senin
güvenindeydi bana,
büyük
korkundaydı ayrılık
birdenbire
kapın açılır gibi sevdalanmak birilerine ansızın!..
Oysa
beni seviyorsun ve bunun farkında değilsin;
ayrılık
bunu farketmeyişindi senin.
Ayrılık
kurtulmuştu yerçekiminden, ağırlığı yoktu, tüy gibiydi
diyemem
tüyün de ağırlığı var
ayrılığın ağırlığı yoktu
ama
kendisi vardı..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder